Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Haberler

HASAN DÖNMEZ
HASAN DÖNMEZ
2506OKUNMA

Logan Filmi: “Geleceğin Kamyon Tasarımları” ve Bir Start up Örneği “OTTO”

Bilimkurgu filmlerinde karşımıza çıkan teknolojik araçlarla gerçek hayatta karşılaşma hızımız gün geçtikçe artıyor. Doksanlara damgasını vuran Timecop/Zaman Polisi (1994) filmi, 2004 yılında geçen fantastik bir bilim kurgu filmiydi. Sesle komut alan ve çalışan araç teknolojisine filmde iddia edildiği gibi 10 yıl içinde (2004) ulaşılamamış olsa da film geleceğe yönelik araçlar hakkında önemli fikirler verdi bize. Filmin geçtiği yılda gösterime giren diğer film I, Robot/Ben, Robot (2004) ise 2035 yılında geçen gerilim, aksiyon filmiydi. Yakın gelecekteki,  sürücüsüz otomobillerin teknolojik özelliklerine ve estetiğini hiç şüphesiz bize en iyi anlatan filmlerden biriydi. Gerçekleşme ihtimali daha yakın olanıydı da diyebiliriz.




Ve Logan filmi (2017). Mart ayı başında gösterime giren ve geçen hafta izleme imkânı bulduğum film 2029 yılında geçiyor. Hugh Jackman'ı son kez Wolverine olarak gördüğümüz filmde, insanlığın bir kez daha mutantların (mutasyona uğraşmış genlere sahip insanlar)  kökünün kurutmaya çalıştıklarına tanık oluyoruz.  Mutantlar son umudunu ise  küçük bir kız çocuğuna bağlamış durumdalar. 

Filmin en teknolojik bölümlerinden diyebileceğimiz bir bölümünde, Logan’ın aracını kazaya karıştıran şoförsüz Dorseler (Treyler) , tasarımcısı Nick Pugh’ın kendi ifadesiyle “Konteynır Trenleri” fikrine şahit oluyoruz. “Konteynır Trenleri” ni tasarlayan sanatçı ve tasarımcı Nick Pugh, aynı zamanda birçok Hollywood filminin (Süpermen Return, X-Men First Class vb.) tasarım danışmanlığını da yapmış olan bir isim. Söz konusu sahnede, yollarda tırlara bağlı görmeye alışık olduğumuz Dorseler (Treyler), şoför kabinsiz özerk hareket etmektedir. Özetle, “Konteynır Trenleri”, bir nevi 12 yıl sonra yollarda nelerin değişebileceğine işaret ediyor.



Bu bölümü izlerken birden aklıma sıra dışı bir start up örneği olan Otto firması geldi. Geçen yıl haberlerde, otonom (özerk) kamyon girişimi Otto’nun, ilk prototipiyle deneme sürüşlerine başladığını ve 120 kilometrelik ilk otonom teslimatını başarıyla tamamladığını okumuştuk. Kamyonun sahip olduğu donanım ve yazılıma sadece 30.000 dolar harcanmıştı. 

Şehir içinde şoför yardımı ile giden araç, otobanda ise otonom sürüş kiti devreye girerek sürücüsüz hareket edebiliyor. Sadece ABD’de 4,3 milyon adet ticari kamyon olduğu ve taşıma kargonun yüzde 70’inin bu araçlarla gerçekleştiği düşünüldüğünde, Logan her ne kadar 12 yılda öngörse de, önümüzdeki yıllarda otonom  (özerk) kamyonları yollarda göreceğimizi tahmin etmek güç olmasa gerek. Bu arada, Otto’nun (dört yıl içinde değeri on milyarı aşmıştır.)  başlangıçta start up olduğunu ve daha sonra Uber firması tarafından 680 milyona satın alındığını da unutmamak gerek. Peki start up nedir?



Start up tanımı ve hangi şirketlerin start up olduğu hakkında; şirketin yaşına, büyüklüğüne, cirosuna, karlılığına ve istikrarına vb. bağlı kriterler göz önünde bulundurularak, çok farklı görüşler ortaya atılmıştır. Start up kelimesinin, ana dilindeki sözcüklerden hareketle, tam Türkçe karşılığının olduğunu söylemek zor olsa da, orijinal haliyle ülkemizde benimsendiğini ve kullanıldığını söyleyebiliriz. Silikon Vadisi’nde doğan ve dünyaya yayılan bu kavram için Warby Parker’ın eş CEO’su Neil Blumental  “Startup, çözümün belli, başarının ise garanti olmadığı bir cevabı bulmaya çalışan bir şirkettir” tanımını yapıyor. Ülkemizde ise orijinal kullanımının yanı sıra, yaygın olarak “yeni girişim” tabiri kullanılmaktadır.

Ar-Ge teşvik kanunlarına baktığımızda, gerek 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ve Uygulama Yönetmeliği, gerekse 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ve Uygulama Yönetmeliği’nde start up kelimesi ve firmasının tanımı yapılmamıştır. Fakat; Yönetici şirketin  (4691 sayılı Kanuna uygun ve anonim şirket olarak kurulan, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nin yönetimi ve işletmesinden sorumlu şirket) kendisine ve Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde (Bölge) yer alan Ar-Ge faaliyetinde bulunan işletmelere sağlanan destek ve muafiyetlerin etki değerlendirme raporunun hazırlanmasına ilişkin ilgili Bakanlıkça hazırlanan “Teknoloji Geliştirme Bölgesi Etki Değerlendirme Raporu Hazırlama Usul ve Esasları” nda start up firmasının tanımı yapılmıştır.  Söz konusu tanıma göre start up firması; faaliyetine ilk defa Bölge’de başlayan ve 3 yaşından küçük firmalardan oluşmaktadır. Bir nevi burada da  “yeni girişimciler” tabirine yakın bir tanım yapıldığını söyleyebiliriz. Bu arada, diğer bir konudan; söz konusu start up’ların en kırılgan oldukları dönemlerde ihtiyaç duydukları desteği sağlayan kuluçka merkezlerinden bahsetmek istiyorum.

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kuluçka merkezleri (inkübatörler) fikirlerin girişime dönüşmesinde çok önemli bir rol oynamaktadır. Söz konusu merkezler; yeni girişimcilere (start up’lara) ortak bir çalışma alanı, ağ oluşturma fırsatları, yatırımcı bağlantıları ve rehberlik fırsatları sağlayabilmektedir. Bugün Silikon Vadisi’nde Matter, Y Combinator, Upwest Labs, Parisoma, 500 Startups gibi önemli kuluçka merkezleri yeni işletmelerin büyümesinde büyük katkı sağlamaktadır. Ülkemizde de gerek üniversite gerekse özel sektör desteğiyle çok önemli kuluçka merkezleri bulunmaktadır.

12 Mart 2014 tarihli ve 28939 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan bir önceki Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği’nde, (Son yönetmelik, 10 Ağustos 2016 tarihli ve 29797 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanmıştır.)  yönetici şirketin görev ve sorumlulukları sayılırken şu ifadeye yer verilmişti: “Bölge faaliyete geçtikten sonra; üç yıl içerisinde teknoloji transfer ofisinin kurulması, Bölge içerisinde KOSGEB tarafından işletilen teknoloji geliştirme merkezi yok ise en geç bir yıl içerisinde kuluçka merkezinin kurulması.” İlgili yönetmeliğin 1 Nisan 2014 yılında yürürlüğe girdiği düşünülürse, 1 Nisan 2015 tarihine kadar tüm Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde (yaklaşık 63 tane) kuluçka merkezlerini kurulduğunu söylememiz yanlış olmasa gerek. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’ndeki kuluçka firmaları, kuluçka merkezleri ve kuluçka programlarına dair açıklamalara bir sonraki yazımda yer vermeyi umuyorum.

Steve Jobs’un dediği gibi “İnsanlar çoğunlukla siz onlara gösterene kadar ne istediklerini bilmiyorlar.” Şimdi, yeni girişimcilerin, insanlara gerçekten neyi istediklerini gösterme zamanı! Tıpkı; kamyonları radarlarla, kameralarla ve lazer sensörleri ile yenileyerek, onlara sürüş yeteneği kazandıran bir start up örneği Otto gibi. Neden olmasın?

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor