Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Araştırmalar

Bekir SUBAŞI
Bekir SUBAŞI
520OKUNMA

Karapara aklama ile mücadelede çözüm önerileri

ÖZET

Karapara ve karaparanın aklanması kavramları, ülkeleri ciddi derece olumsuz etkilemekte özellikle ekonomi, siyasi ve toplum sosyolojisi yönünden derin tahribatlar yaratmaktadır. Ülkemizde kara paranın aklanması ile ilgili olarak mevzuat düzenlemeleri yapılarak aklama suçunun en aza indirgenmesi hedeflenmiştir. Öte yandan uluslararası mücadele kapsamında bazı sözleşmelere taraf olmuştur.

Çalışmamızda, kara para aklamanın tanımı, yöntemleri açıklanarak ülkemizde kara para aklama fiilinin engellenmesi hakkında öneriler yer almaktadır.

Dünya ekonomisinde özellikle 20. yüzyılın sonlarına doğru sosyalist sistemden liberal ekonomiye geçiş ve gelişen teknoloji ile beraber yaşanan küreselleşme büyük tutardaki fonların ülkeler ve kıtalararası dolanımını hızlandırmış ve birçok avantajın önünü açmıştır.(1)Küreselleşme, finansal piyasalar ve dünya ekonomisi üzerinde birçok olumlu etki yaratmasına rağmen bu süreç bazı maliyetleri de beraberinde getirmiştir.(2)Sermaye hareketleri üzerindeki sınırlamaların ve kontrollerin kaldırılması ve piyasalarda malların özel kesime devredilmesi ve devletin etkinliği minimuma indirgenmeye başlaması (deregülasyon), uluslararası bir nitelik taşıyan karapara ve bunun aklanması sorununu ortaya çıkarmış ve bu süreci kolaylaştırmıştır. Küreselleşme sürecinin bu noktasında kapitalist kâr mantığı ve zayıf düşen ulus devlet olgusu karşısında birtakım çevreler, karapara temelinde yeni rant kaynakları arayışlarına yönelmektedirler.

Genel tanımıyla karapara, illegal olarak elde edilen kazançların gerçek kaynağının ve sahibinin gizlenmesi ve türünün değiştirilmesi dolayısıyla yasal görüntü (meşruiyet) kazandırılarak ekonomik sisteme sokulmasıdır. Kaynağı açıklanamayan büyük miktarda yasadışı gelirin izleri suç faillerinin yakalanmasında delil teşkil edebileceğinden ve suç gelirlerine el konulması söz konusu olabileceğinden, bütün suç örgütleri illegal faaliyetlerden kazandıkları gelirleri aklamak ihtiyacı içindedir. Kara para aklama suçuyla mücadelede her ne kadar önleyici tedbirler geliştirilse de, aklama suçunun oluşmasının önüne geçilememiştir. Aklama fiilini meslek haline getirmiş kişiler, özellikle denetimin zayıf olduğu ülkeleri tercih ederek paranın asıl kaynağını gizlemeyi amaç edinmişlerdir.

İnsan ticareti, silah kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti vb. illegal faaliyette bulunanlar arasında en çok tercih edilen değişim aracı nakit paradır. Suçlular için bu paranın kökeninin gizlenmesi suretiyle bir taraftan suçtan uzaklaşılması, diğer taraftan suç gelirinin müsaderesinin önüne geçilerek yasal bir görüntü altında kolay bir şekilde kullanılabilir olması zorunlu bir ihtiyaçtır. Aklama, suçlular için zorunlu olan bu ihtiyacın ortaya çıkardığı bir üründür. Karapara aklama faaliyeti, özellikle gelir getirici yasadışı faaliyetlerde bulunanların veya bunlarla ilişki içinde olanların yaşam kaynağıdır. Aslında gerçek büyüklüğünü bilmenin imkânsız olduğu aklamaya konu gelirlerin büyüklüğü ile ilgili olarak yapılan tahminler aklama faaliyetinin ulaştığı boyut konusunda fikir vermeye yardımcı olabilir. Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir tahmine göre bir yılda aklanan karapara miktarı 1,5 trilyon dolar civarındadır. IMF bu rakamı son yıllar için 2 trilyon dolar olarak tahmin etmektedir. Aklama ile mücadelede güdülen amaç ise, suçluların suç gelirlerinden mahrum kılınması suretiyle, öncül suçların işlenmesini cazip olmaktan çıkarmaktır. Globalleşme ile birlikte suçlar ve suç örgütleri de uluslararası nitelik kazanmıştır. Bilişim teknolojisindeki gelişmeler, suç gelirlerinin aklanmasını daha kolay, hızlı, düşük maliyetli bir faaliyet haline gelmiş, aklayıcılara pek çok yeni araç ve imkân sunmuştur.(3)

Türkiye gerek coğrafi gerekse jeopolitik konumu itibariyle Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan bir köprü niteliğindedir. Nitekim Asya ve Avrupa arasındaki uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı faaliyetlerinde ülkemizin kritik bir konumda bulunduğu hususunda şüphe yoktur. Terör ve mafyanın varlığı da karaparayı davet eden önemli unsurlardır. Rüşvet ve yolsuzluk açısından yapılan uluslararası değerlendirmelerde, ülkemizin yolsuzluk ve rüşvetin yoğunluklu olduğu ülkeler içinde addedilmesi dikkati çekmektedir. Ayrıca ekonomimizin küçük sayılamayacak bir oranının kayıt dışı ekonomiyi teşkil etmesi ve kayıt dışı ekonomi oranın büyümeye devam etmesi bir diğer risk faktörüdür. Bütün bu sebeplere istinaden ülkemizde karapara yoğunluğunun olması kaçınılmazdır. Bu riskin fazlalığı göz önünde tutularak doğru orantılı koruma tedbirleri almanın gerekliliği mutlaktır.(4)

Ülkemiz gerek üyesi bulunduğu uluslararası kuruluşlar, gerekse taraf olduğu anlaşmalar yoluyla aklama suçu ile uluslararası mücadeledeki yerini almıştır. Bu kapsamdaki mücadele kapsamında ülkemiz;

Bu çalışmamızda karapara aklamanın tanımı yapılarak ülkemizdeki karapara aklamanın boyutları ve aklamanın önüne geçilmesi hususunda öneriler yer almaktadır.

KARAPARA AKLAMA VE AŞAMALARI

Karapara aklama, İngilizce karşılığı ile “money laundering”, ilk olarak ABD’de çıkmış bir kavramdır. 1920’li yılların başında ABD’de organize suçlarla mücadele eden FBI, suç lideri Al Capone’un çamaşırhane/kuru temizleme işletmelerini incelemeye almış, inceleme sonucunda Al Capone’un, çeşitli yasadışı işlerden kazandığı gelirleri, işlettiği nakit parayla çalışan çamaşırhanelerden geliyor gibi gösterdiğini tespit etmiştir. Bu tespit sonucunda Al Capone vergi kaçakçılığı suçundan ceza almış, suç gelirini yasal hale getirmek için yaptığı girişim de çamaşırhanelerden esinlenerek “para yıkama” veya “para aklama” olarak literatüre girmiştir.(5)

Kirli bir çamaşırın makinede yıkanmasına benzetilen bu süreç; yerleştirme, ayrıştırma ve bütünleştirme olmak üzere üç aşamada ele alınmaktadır. Birinci aşamada çamaşır makinaya yerleştirilmekte, ikinci aşamada yıkanarak ayrıştırılmakta ve üçüncü aşamada makinadan çıkarılarak bütünleşme aşamasıyla süreç sonlanmaktadır.

Yerleştirme aşamasında; suçtan kaynaklanan gelirin yasal ekonomik sisteme sokulması amaçlanmakta, Ayrıştırma aşamasında; yasadışı şekilde elde edilen fonu kaynağından mümkün olduğunca uzaklaştırarak paranın izinin sürülmesini, bulunmasını ve yakalanmasını imkânsız hale getirilmekte ve son olarak Bütünleştirme aşamasında ise; daha önce mali sisteme giren ve yapılan işlemlerle yasadışı kaynağından uzaklaştırılan ekonomik değer kullanıma hazır olmaktadır.

Aklama suçu ile ilgili olarak 5237 Sayılı Türk Ceza Kanun ile ve 5549 Sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun özelinde düzenlemeler yapılmış olup Türk Ceza Kanununda yer alan hükümler caydırıcı, Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunundaki hükümler ise önleyici tedbir olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk Ceza Kanunu ile hapis cezası, kazanç müsaderesi, eşya müsaderesi ve tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri uygulanmakta, Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun ile de MASAK Başkanlığı veya denetim elemanları tarafından aklama suçunun işlendiğine dair kuvvetli şüphe bulunan hallerde ilgili Cumhuriyet Savcılığından malvarlığına el konulması talebinde bulunulabilmektedir.

Aklayıcılar tarafından dijital uygulamaların gelişmesiyle beraber kara para aklama yöntemleri ile ilgili olarak çok sayıda metod kullanılmakta olup aşağıda sık rastlanan aklama yöntemlerinden bazılarına kısaca yer verilmiştir.

  • Şirinler Yöntemi: Resmi raporlama eşiklerinden kaçınmak, dikkat çekmemek için yüksek miktardaki tutarın çok sayıda kişi adına açılmış hesaplara bölünerek yatırılmasıdır.
  • Parçalama Yöntemi: Eldeki parayı küçük miktarlara bölmek suretiyle işleme tabi tutmaktır.
  • Vergi Cennetleri: Aklayıcılar, off-shore merkezlerin sağladığı gizlilik, politik istikrar, sıfır ya da sıfıra yakın vergilendirme, sermaye hareketlerinde tam serbesti, coğrafi konum olarak gelişmiş ülkelere yakınlık gibi avantajları kullanmak suretiyle kara para aklamaktadırlar.
  • Tabela Bankaları: Fiziki olarak işyeri ve bankacılık işlemleri ve kayıtları açısından resmi bir otoritenin denetimine ve iznine tabi olmayan bankalardır. Web adreslerinden ibaret olan, bankacılık işlemleri ve kayıtları açısından resmi bir otoritenin denetimine ve iznine tabi olmayan bankalardır.
  • Paravan Şirketler: Kâğıt üzerinde var olan ancak karaparanın izinin takibini zorlaştırmak maksadıyla kurulan işletmelerdir. Aklayıcılar birden fazla paravan şirket kurarak kara parayı birinden diğerine aktarmakta ve yapılan transferlerle birlikte paravan şirket kârlı hale gelmektedir. Aklayıcılar açısından şirketin kârlı olması veya fazladan vergi ödenmesi sorun olmamaktadır. Çünkü aklayıcılar yasallaşan paranın vergisini ödemeye hazırdırlar.
  • Oto Finansman Yöntemi: Aklayıcı, illegal olan parayı vergi cenneti olan bir ülkeye yatırmakta, daha sonra bulunduğu ülkedeki bankaya başvurarak, vergi cennetinde bulunan hesaptaki parayı teminat göstermek suretiyle kredi talebinde bulunmaktadır. Aklayıcı söz konusu krediyi bilinçli bir şekilde ödemeyerek borç veren bankanın borcunu teminat gösterilen paradan tahsil edilmesi sağlanır. Bu şekilde borçtan geriye kalan kara para aklanmış olmaktadır.
  • Döviz Büroları: Döviz bürolarının nakit olarak işlem yapması dolayısıyla aklayıcılar eldeki küçük banknotları daha büyük banknotlara çevirerek parayı kaynağından uzaklaştırmaktadırlar.
  • Kumarhaneler: Aklayıcılar ellerindeki nakit para ile kumar fişi alıp oyun oynamadan ya da az miktarda oyun oynadıktan sonra kumarhaneden kumar fişleri karşılığında kendisine çek yazılmasını talep etmektedirler. Böylece paranın izinin sürülmesi imkânsız hale gelmekte ve kara para aklanmış olmaktadır.
  • Sahte Faturalar: Aklayıcılar parayı transfer edeceği şirketten mal veya hizmet almış gibi yüksek tutarlı fatura almakta, bu sayede karapara birinden diğerine aktarılmaktadır.
  • Lüks Eşya, Gayrimenkul, Değerli Taşlar Ticareti: Aklayıcılar ellerindeki nakit parayı antika eşya, otomobil, ev, arsa, altın, pırlanta gibi eşyalara yatırmaktadırlar. Bu sistemin avantajı, bu işlemlerde aracıların kullanılabilmesi, asıl aklayıcının resmi kayıtlara girmemesi ve işlemlerin şüphe uyandırmamasıdır. Aklayıcılar ülkemizde daha çok bu metodu tercih etmektedirler.
  • Kripto Para ve İnternet Aracılığıyla Karapara Aklama Yöntemi: Son dönemlerde karapara aklamanın en yoğun kullanıldığı alan on-line işlem yapabilme özelliği nedeniyle ticari bankalardır. Özellikle sadece internet üzerinde faaliyet gösteren “Pure İnternet Banks” ve türevi bankalar aklayıcılar tarafından daha çok tercih edilmektedir.

KARA PARA AKLAMA İLE MÜCADELE

Aklama ile mücadele, günümüzde ekonomik, politik ve sosyal yaşamı tehdit eden suçlarla etkin mücadelede önemli bir araç olarak görülmektedir. Bilindiği üzere Türkiye, OECD bünyesinde 1989 yılında kurulan Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine Yönelik Mali Eylem Görev Gücü’nün ya da kısa adıyla FATF’ın denetimlerini kabul etmektedir. FATF, yılda üç kez  suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanıyla mücadelede yetersiz kalan ülkeleri açıklamaktadır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda; ülkelerin karapara aklama, terörizmin finansmanı ve kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanı ile mücadelede eksiklikleri olduğu kanaatine varılması halinde; ilgili eksiklikleri iyileştirici aksiyonlar alarak gidereceğini taahhüt eden ülkeler “gri listeye” alınırken FATF tavsiyelerine uymayı kabul etmeyen ülkeler (İran ve Kuzey Kore) “kara listede” takip edilmektedir. FATF tavsiyelerine uymayı kabul eden fakat taraf oldukları ticari faaliyetlerdeki işlemlerin mahiyetlerini detaylı bir şekilde ele alacak hukuki düzenlemeleri, yapısal reformları, izleme mekanizmaları yeterli olmayan ülkeler ise Gri Liste’de takip edilmektedir.  FATF Genel Kurulu, 21 Ekim 2021 tarihinde; içerisinde Pakistan, Suriye ve Güney Sudan’ın da bulunduğu gri listeye Türkiye’yi de alma kararı vermiştir.

Bu doğrultuda, FATF uyarınca Türkiye’nin gri listeden çıkabilmesi için MASAK mevzuatının müşterini tanıma, gerçekleştirilen işlemlerin mahiyeti, nihai faydalanıcının tespiti konularında kapsamın genişletilmesi ve ilgili MASAK mevzuatına uyumsuzluk durumunda cezai yaptırımların artırılması gibi alması gereken aksiyonlar yer almaktadır.

Gerek Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı gerekse Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu karaparanın ülkemize girmemesi hususunda önemli işleve sahiptir. Ancak gelinen noktada yasadışı bahis, uyuşturucu ticareti, kaçakçılık vb. illegal faaliyetlerden elde edilerek yurda sokulan karaparaların aklanması noktasında daha farklı düzenlemelerin olması gerektiği izahtan varestedir. İşbu çalışmamızın da asıl konusu olan ve karapara aklama ile mücadelede alınması gereken tedbirler ile önerilere ilişkin olarak aşağıda gerekli açıklamalar yapılacaktır.  

  • Varlık Barışı Uygulamaları

Varlık barışı geçmiş yıllarda belli aralıklara kamuoyunun gündemine gelmiş ve çıkarılan kanunlarla belli sürelerde yararlandırılmak üzere yasalaştırılmıştır. “Vergi affı” ve “varlık barışı” adları altında 2003, 2008, 2011, 2013, 2016, 2018, 2019, 2020, 2021, 2022 yılları itibariyle 10 kez yasal düzenleme getirilmiş olup bunlardan en sonuncusu ise 7417 sayılı Kanun’un 50. maddesiyle Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (KVK) geçici 15. maddesine eklenerek yürürlüğe girmiştir.      

KVK geçici 15. maddesinde, gerçek veya tüzel kişilerce, yurt dışında bulunan; para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının banka ve aracı kuruma bildirilmesi (ayrıca diğer şartları sağlanması) suretiyle, bildirilen veya beyan edilen varlıklara isabet eden tutarlara ilişkin hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılamayacağı düzenlenmektedir. Gerçek ve tüzel kişilerce, yurt dışında bulunan söz konusu varlıklar, varlık barışı kapsamında çıkarılan yasada belirtilen son başvuru tarihine kadar, varlık barışına istinaden çıkarılan Tebliğin ekinde yer alan form ile bankalara bildirilebilecektir.  

Varlık barışı düzenlemeleri;  gerek yurt içinde ve gerekse de yurt dışında bulunan ancak kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların belirtilen sürede bildirilmesini ifade etmektedir. Ancak uygulamada bu varlıkların bir bölümünün suçtan kazanılma ve dolayısıyla da suç gelirlerinin aklanması olasılığı vardır. Özellikle önemli bir geçiş noktasında yer alması nedeniyle ülkemiz, illegal örgütler tarafından üs olarak kullanılma ve bu nedenle karapara aklama tehlikesiyle karşı karşıyadır. Dolayısıyla suç gelirlerinin aklanmasının önüne geçebilmek amacıyla varlık barışı uygulaması tekrar gözden geçirilerek, bildirilen varlıkların kaynağının tespit edilmesi hususu önem arz etmektedir. Bu bağlamda, ya bu uygulamanın kaldırılması ya da bahse konu varlıkların kaynağına ilişkin olarak gerçek veya tüzel kişilerce tevsik edici bir belge ibraz edilmesi ve buna bağlı olarak gerekli izahatın yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde varlık barışı uygulaması, amacından sapmış olacak ve aklayıcılar aklama yöntemlerine bile gerek duymadan suçtan elde edilen varlıkları söz konusu uygulama ile aklayabileceklerdir.

  • Nerden Buldun Yasasının Tekrar Uygulamaya Konulması  

Karapara aklama ile ilgili tüm dünyada sıkı önlemler alınmışken ve Türkiye’de bu konuda taahhütler altına girmişken, “nereden buldun?” diye sormadan girecek bir paranın ak mı kara mı olduğu dolayısıyla nasıl elde edildiği anlaşılamayacaktır. Her ne kadar devlet kaynakları karaparanın ülkeye sokulmasına izin verilmeyeceği belirtilse de, bir yandan da varlık barışı yöntemi ile gelecek paralar için MASAK’ın devre dışı kalacak olması halinde gelen paradaki ayıklamanın yapılabilmesinin olanağı yoktur. Avrupa veya ABD’den bankadan bankaya transfer edilen yasal limit üstündeki her işlemin akıbeti araştırılırken, Türkiye’ye bavulla veya cepte para girişi olabilecektir.(6)

Vergi mükelleflerinin kararlarını, vergi sisteminin içinde yaşanabilirliği, kaçırma halinde yakalanma olasılığı ve yakalanma halinde cezaların caydırıcılığı belirlemektedir. Özellikle yüksek vergi oranları, aşırı vergi yükü, kanunlardaki gelir tanımının yetersiz kalması nedeniyle kazanılan gelirlerin bir kısmının vergilendirilememesi, vergi sisteminin iktisadi faaliyetler karşısında tarafsızlığını yitirmiş olması, ekonomik gelişmeler ve globalleşme sonucunda ortaya çıkan yeni işletme yapılanmalarının karşılaştığı vergisel sorunların çözüme kavuşturulamamış olması, vergi sisteminin karmaşıklaşması ve mükelleflerin uyum maliyetleri sistemi sürdürülebilir olmaktan uzaklaştırmaktadır.   

Belirtilen nedenlerle 1998 yılında 4369 sayılı Kanun ile Gelir Vergisi Kanunu’ndaki (GVK) gelir tanımı genişletilmiş ve kanunların kavramadığı gelir bırakılmamıştır. Böylece vatandaşların bir yıl içindeki harcamaları ile tasarruflarının tamamının GVK’da sayılan gelir unsurlarıyla ilişkilendirilemiyorsa vergilendirilmesi sağlanmaya çalışılmıştır. 4369 sayılı Kanun kamuoyunun geniş desteği ile kabul edilmiş; ancak yürürlüğe girmeden tepkiler gelmeye başlamıştır. Çünkü Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) re’sen vergi tarhının düzenlendiği 30. maddesinin ikinci fıkrasının 7. bendindeki hükümle birlikte değerlendirildiğinde servetlerin kaynağının sorulması imkânı doğmuştur.    

Buna rağmen 4444 sayılı Kanun’un 56. geçici maddesiyle GVK’nın 1, 2, 80, 81, 82, geçici 46 ve geçici 47. maddeleri 2003 yılına kadar ertelenmiş; ardından bu düzenlemeleri değiştiren 4775 sayılı Kanun Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) geri gönderilmiş; bunun üzerine TBMM’de 7 Ocak 2003 tarihinde yeniden görüşülerek kabul edilmiş olan 4783 sayılı Kanun ile günümüz itibariyle de geçerlilik taşıyan düzenlemeler yürürlüğe girmiştir.

Böylece idare tarafından tespit edilen harcama ve tasarruftan hareketle kişilerin vergilendirilmesi gereken gelirlerinin kontrol edilmesi imkânı ortadan kaldırılmış bulunulmaktadır.

Nereden Buldun Yasası; bildirilmeyen ve vergisi ödenmeyen bir gelirle tasarruf edildiği tespit edilen mal ve haklar, safi irad olarak kabul edilmekte böylece mükellefin gelirleri ile mal varlığı arasındaki uyuşmazlık hakkında mükellefe ispat yükümlülüğü getirmekteydi. Eğer kaynak tevsik edilemezse, tespit edilen servet farkı safi irad kabul edilerek vergilendirmeye tabi tutulmaktadır. Bilindiği üzere kara para aklayıcıları, suçtan elde edilen gelirleri riskin en az olduğu alanlarda kullanarak söz konusu paranın izini kaybettirmeyi hedeflemekte ve bu nedenle genellikle araç ile menkul ve gayrimenkul alımına yönelmektedirler. Aklayıcıların özellikle araç ve gayrimenkul alımı yapmalarının sebebi yüksek fiyattan satın almış gibi yaparak elde edilen parayı yasallaştırmak istemelerindendir. Öte yandan bu tür varlıkların el değiştirmesinin kolay olması, alım ve satımda denetim mekanizmasının olmaması gibi hususlar aklayıcılar açısından tercih sebebidir. Bu noktada ülkemizde Nerden Buldun Yasasının tekrar uygulamaya konulması halinde, kara paranın ekonomiye dâhil edilmesi zorlaşacak ve aklayıcıların hareket alanı daralacaktır.

  • Servet Beyanı Müessesine Geçilmesi

Türkiye’de yetersiz olan vergi denetimleri, daha çok kayıtlara dayanılarak ve dolayısıyla kayıtlı olan mükellefler üzerinde yapılmakta, kayıtlı olmayan mükellefler ise genelde vergi denetimi dışında kalmaktadır. Bundan dolayı, vergiye tabi işlemleri kayıt altına alabilecek otomatik vergi güvenlik tedbirleri, Türk Vergi Sistemi’ne monte edilmelidir. Türkiye’de kaynağı yasal olmayan gelirin ekonomiye kazandırılması amacıyla 1984 yılına kadar uygulanan servet beyanı esası sayesinde, servetteki iki dönem arasındaki artıştan hareket edilerek, beyan edilen gelirin doğru olarak beyan edilip edilmediğinin tespit edilmesi mümkün olmaktaydı. Ancak, fonksiyonel bir vergi güvenlik müessesesi olan servet beyanı esası 1984 yılında 2995 sayılı kanunla yürürlükten kaldırılmıştır. Kayıt dışı ekonominin azaltılması için, servet beyanı esası tekrar Türk Vergi Sistemi içerisine dâhil edilmelidir.  

Bu nitelikte bir düzenlemenin;  mali sistemdeki birikimli şüpheli durumları elemek suretiyle verginin muhatabının meşru işler ve işlemler olmasına, karaparanın aklanmasının önlenmesine ve karaparanın dönüştürüldüğü servet değerlerinin mali sistem üzerinden görülerek geçmişe yönelik veri yığınlarını analiz etmek yerine, geleceğe yönelik eylem takibinin etkin kılınmasına; katkısı olacaktır.(7)

  • Denetimlerin Artırılması

Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı’nın temel fonksiyonları; suç gelirlerinin aklanması alanındaki gelişmeler ile aklama suçunun önlenmesi ve ortaya çıkarılmasına yönelik yöntemler konusunda araştırmalar ve sektörel çalışmalar yapmak, önlemler geliştirmek, veri toplamak, toplanan verileri analiz etmek ve değerlendirmek, araştırma ve incelemeler yapmak veya yaptırmak, elde edilen bilgi ve sonuçları ilgili makamlara iletmektir. Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı, temel olarak suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadelede mali istihbarat birimi olarak hem önleyici hem de bastırıcı tedbirler kapsamında çeşitli görevler ifa etmektedir. Ayrıca suç gelirlerinin aklanması kapsamında veri toplamak, şüpheli işlem bildirimlerini almak, analiz etmek ve değerlendirmek Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı’nın görevleri arasına girmiştir. Bu sayede suçun işlenmesini engellemeye yönelik önleyici tedbirler kapsamında düzenlenen müşterinin tanınması, şüpheli işlem bildirimi, iç kontrol, iç denetim, risk yönetimi ve uyum görevlisi atanması gibi yükümlülüklerin, yükümlüler tarafından etkin bir şekilde uygulanmasıyla suç fiillerinin gerçekleştirilmeden ortaya çıkarılarak engellenmesi ve finansal sistemin bu suçların işlenmesinde araç olarak kullanılmasının önlenmesi sağlanmaktadır.

Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı’nın 2022 yılı faaliyet raporuna göre, 2022 yılında kişi, kurum ve kuruluşlardan 422.836 adet aklama ile ilgili olarak şüpheli işlem bildirimi alınmış buna karşın 58.819 kişi hakkında analiz yapılmıştır. MASAK’a verilen görev ve yetkilerden bir diğeri de inceleme faaliyetidir. Bu kapsamda denetim elemanlarınca 2022 yılında sonuçlandırılan dosya sayısı 38’dir. Öte yandan yükümlülük denetimi faaliyeti kapsamında 2022 yılında toplam 441 yükümlüye uyum denetimi yapılmıştır. Görüldüğü üzere yapılan denetimlerin ve incelemelerin yeterli düzeyde olmadığı izahtan varestedir. Özellikle kara para aklama kapsamında MASAK’a bu kadar yüksek bildirim yapılmışken inceleme ve denetimlerin artırılması aklama faaliyetinin tespiti açısından önem arz etmektedir.

SONUÇ   

Son yıllarda yaşanan globalleşme hareketleri adeta suç örgütlerine karapara aklayıcılarının da globalleşmesine neden olmuştur. Artık hemen hemen her ülke sınırlarının içinde büyük çapta karapara aklama faaliyetleri yaşanmaktadır. Ülkelerin sadece kendi sınırları içinde tüm bu faaliyetlerle mücadelesi de zor hatta imkânsız hale gelmiştir. Bu nedenle de ülkemiz bazı sözleşmelere taraf olarak suç gelirlerinin aklanmasının önüne geçmek istemektedir. Ancak gelinen noktada bazı uygulamaların varlığı karapara aklama ile mücadeleyi zayıflatmakta hatta kimi uygulamalar aklama faaliyetini kolaylaştırmaktadır.

Varlık Barışı uygulamalarının aklama ile mücadelede risk unsuru olduğu, bu dönemdeki uygulamalardan gerçekleşen tahsilâtın yetersiz kaldığı, aklama aşamalarının tamamlanmasında varlık barışı uygulamalarının aklama fiilini kolaylaştırdığı, uygulamaların vergiye gönüllü uyum programlarına ancak kısmen uyum gösterdiği sonucuna varılmıştır.   

Karapara ile mücadele eden ülkeler gibi Türkiye’de bu konuda düzenlemeler yapıp taahhütler altına girmişken, “varlık barışı” adı altında bilinen yasayla bu yükümlülükler çelişmektedir. Çünkü bu durumda ülkeye girecek paranın nereden kazanıldığı vergisinin verilip verilmediği dolayısıyla kaynağı sorulmayacak olması bu işten rant sağlayanların paralarını düşük bir vergi oranı (yurtiçinde %5- yurtdışı %2) ile kayıt altına almalarına olanak sağlayacaktır. Bu tür düzenlemeler yerine ülkeler ile ikili anlaşmalar yapılarak (özellikle Avrupa’nın vergi cenneti konumundaki İsviçre) ya da bölgesel topluluklara üye ülkeler arasında anlaşmaya varılması buna uymayan ülkelere yaptırımlar uygulanması karşılıklı bilgi paylaşımın sağlanabildiği düzenlemelere gidilmesi karapara sahiplerini kayıt altına girmeye zorlayacaktır.(8)Öte yandan Servet Beyanı Müessesesi ile Nerden Buldun Yasasının tekrar gündeme getirilmesi ve denetimlerin artırılması karapara aklamanın önlenmesi noktasında önemli bir mesafe kat edilecektir.

(1) ALP İ.A. “Karaparanın Makro Ekonomik Etkileri” www.karapara.gen.tr/makale/detay.asp?id=27, Erişim 03.01.2024
(2) DURA İ.H. “ Kara Para Üzerine Yazılması Gerekenler…” , Vergi Sorunları Dergisi, Sayı 234, Mart 2008, s.84-85
(3) ERDİNÇ U. “Karaparanın Aklanması ve Vergilendirilmesi Sorunu” Erişim 03.01.2024 Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Anabilim Dalı Mali Hukuk Programı Yüksek Lisans Tezi
(4) MAVRAL Ü. “Karapara, Kayıt dışı Ekonomi ve Globalleşme İlişkisi”, Vergi Sorunları Dergisi, Sayı 174, Mart 2003, s.144
(5) Görgün, M. (2011), Kara Para ile Mücadelede Bankaların Rolü ve Kara Para Riskinin Bankalarca Yönetimi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
(6) https://www.mfa.gov.tr/karaparanin-akalanmasiyla-mucadele-konusundaki-temel-uluslararasi-metinler-ve-olusumlar-.tr.mfa Erişim 03.01.2024

(1) (Mavral, 2003:144)
(2) (Alp, 2003)
(3) (Mfa.gov.tr, 2024)
(4) (Erdinç,2010:60)
(5) (Görgün, 2011: 6)
(6) (Erdinç,2010:60)
(7) (DURA, 2008:84-85)
(8) (Erdinç,2010:112)

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor