Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Vergi

Bülent TAŞNazmi KARYAĞDI
Bülent TAŞ/ Nazmi KARYAĞDI
901OKUNMA

Vergi reformu yapılacaksa otomobilin vergilendirilmesinden başlamak gerek!

Otomobiller Türkiye’de yaygınlaşmaya başladığı 1970’li yıllardan itibaren verginin önemli bir süjesi haline gelmiştir. Ekonomik krizlerde, deprem felaketinin yaralarının sarılmasında da otomobiller her zaman başvurulan önemli bir vergi kaynağı olmuştur.

Bu yazımızda otomobil dâhil tüm taşıtlardan alınan vergilerin bütçeye katkısını, özellikle taşıt alımında yüklenilen verginin yıllar itibariyle seyrini ve yarattığı muhtemel ekonomik sonuçları irdelemeye çalışacağız.

Taşıtlardan alınan vergilerin Bütçeye katkısı

Mevcut vergi sistemimizde motorlu taşıtlar, ağırlıklı olarak da binek otomobilleri bütçeye önemli bir gelir kaynağı yaratmaktadır. Bu vergiler taşıt alınırken, taşıt sahipliği sürdürülürken ve taşıt kullanılırken ödeniyor.

2023 yılı Bütçesinde motorlu taşıtlar ile ilgili olarak öngörülen toplam vergi tutarları aşağıda yer alıyor. KDV tutarları yıllık bazda tüketilen akaryakıt miktarı ve ortalama pompa satış fiyatları esas alınarak tarafımızdan hesaplanmış olup diğer tutarlar zaten Bütçede yer almaktadır.

VergiTutar (Bin TL)
Motorlu Taşıtlar Vergisi   71.355.867
Motorlu Taşıt Araçları ÖTV346.238.501
Petrol ve Doğalgaz Ürünleri ÖTV  196.924.659
Taşıt Alımında KDV82.231.644
Petrol Doğal Gaz KDV157.785.467
Toplam854.536.138

2023 yılı bütçe vergi gelirleri 4.270.667.774 TL olarak öngörülmüş durumda. Buna göre vergi gelirlerinin %20’si taşıtlardan geliyor.

2023 yılında alınan motorlu taşıtlar vergisinin yarısı deprem nedeniyle alınan ek motorlu taşıtlar vergisinden oluşuyor.

Taşıt alımında yüklenilen verginin seyri

Yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere taşıtlardan kaynaklanan verginin önemli bir kısmı taşıt alımından kaynaklanıyor. Taşıt alımından vergi 1970 yılında çıkarılan Finansman Kanunu ile ülkemiz vergi sistemine girdi.

Taşıt alım vergisi ilk aşamada kara taşıtlarını içerecek şekilde düzenlenmiş ancak daha sonra kapsam, yat, kotra, uçak ve helikopterleri de içerecek şekilde genişletilmiştir. Vergi hem sıfır km alımlarda hem de ikinci el alımlarda taşıtın yaşı ve ağırlığına göre maktu olarak alınmakta yani vergi taşıtın değeri ile ilişkilendirilmemekteydi.

Örnek olarak alırsak 950 Kilogramın altında ağırlığa sahip bir araç için belirlenen vergi tutarı 5.000 TL idi.

70’li yıllarda Türkiye’de üretilmeye başlayan Renault marka araç fiyatının 90.000 TL civarında olduğu düşünüldüğünde vergi yükü araç bedelinin %5,5’i kadarını oluşturuyordu.

1984 yılı sonunda Türkiye’de katma değer vergisi uygulanmaya başlandığında birçok dolaylı vergi kaldırıldığı halde taşıt alım vergisi kaldırılmamış, taşıt alımlarında bu vergi uygulanmaya devam etmiştir.

Bu yetmiyormuş gibi 1994 yılında yaşanan ekonomik kriz sonrasında 1995 yılında getirilen ek taşıt alım vergisi ile taşıtlar üzerine vergi yükü daha da artırıldı.

Finansman Kanununa eklenen ve 10 yıl süre ile uygulanacağı hükme bağlanan düzenleme ile sadece sıfır kilometre taşıtların KDV hariç satış bedelleri üzerinden ek taşıt alım vergisi alınmaya başlandı. Vergi motor hacmine göre belirlenmiş olup oranı %12 idi.

Taşıt alım vergisi yükünün %5,5 olarak devam ettiği varsayımı ile ve o dönemde uygulanan KDV oranın %15 olduğunu göz önünde bulundurarak taşıtlar üzerindeki vergi yükünün %32,5 e yükseldiğini ifade edebiliriz.

Bu yapı 2001 yılına kadar sürdürülmüş ve Özel Tüketim Vergisi Kanunu ile taşıt alım vergisi yürürlükten kaldırılmış, ancak taşıt alımında yüklenilen vergi artırılarak varlığını devam ettirmiştir.

Özel Tüketim Vergisi ek motorlu taşıtlar vergisinde olduğu gibi taşıtların motor hacmine göre taşıtın satışa konu değeri üzerinden alınmakta, ayrıca özel tüketim vergisi tutarı KDV matrahına dâhil ediliyor. Buna göre 1600 cm3 den küçük motor hacmine sahip otomobil için belirlenen ÖTV oranı %27 olarak belirlenmiş o dönem geçerli olan %18 KDV oranı ile birlikte vergi yükü %49,8 e ulaşmıştır.

2002 yılından itibaren taşıtlardan alınan özel tüketim vergisi sürekli artırılmıştır. Günümüzde 1600 cm3 altında motor hacmine sahip bir binek otomobili üzerinden vergi aşağıdaki tabloya göre alınıyor.

  • Özel tüketim vergisi matrahı 184.000 TL’yi aşmayanlar %45
  • Özel tüketim vergisi matrahı 184.000 TL’yi aşıp, 220.000 TL’yi aşmayanlar %50
  • Özel tüketim vergisi matrahı 220.000 TL’yi aşıp, 250.000 TL’yi aşmayanlar %60
  • Özel tüketim vergisi matrahı 250.000 TL’yi aşıp, 280.000 TL’yi aşmayanlar %70
  • Diğerleri %80

Piyasada 280.000 TL’ye satılan araç kalmadığından 1600 cm3 altında tüm araçlar %80 oranında özel tüketim vergisine tabi tutuluyor.

%20 ye çıkarılan KDV ile birlikte düşünüldüğünde taşıt alımında yüklenilen vergi %116’ya ulaşıyor.

Vergisiz fiyatı 463.000 TL olan en düşük segmentteki bir aracın fiyatı vergilerle birlikte neticede 1.000.000 TL’ye ulaşıyor.

Otomobile ödenen bedelden daha fazlasını vergi olarak ödemek ne kabul edilebilir ne de sürdürülebilir bir yapıdır.  En azından bir yıl önce artırılan ancak enflasyon karşısında anlamsız hale gelen matrah eşiklerinin bir an önce güncellenmesi gerekiyor.

Değerlendirme

Merhum çok değerli hocamız Prof. Dr. Özhan Uluatam, 1970 yılında Finansman Kanunu yürürlüğe girdiğinde kaleme aldığı ve SBF dergisinde yayınlanan “Yeni vergiler, Vergi değişiklikleri” başlıklı makalesinde aynen aşağıdaki yorumu yapmıştır. [1]

“Taşıt alım vergisinin Hükümetin izlediği iktisat politikasıyla çeliştiği açıktır. Bir yandan çok kısa bir zaman sonra üretime geçecek otomobil fabrikaları Devlet Planlama Teşkilatının da onayıyla kurulurken diğer yandan otomobil talebini kısmaya çalışmak kolayca anlaşılmayacak bir tutumdur. Zira kurulan fabrikaların dış piyasaya yönelmeleri, hele ilk yıllarda çok güç olduğundan iç piyasa talebinin kısılması fabrikaları atıl bırakmaktan başka bir anlama gelmez.”

Bu çelişkinin günümüze kadar süre geldiğini, bu ağır verginin Türkiye’de otomotiv sanayinin gelişmesini önemli ölçüde engellediğini, yerli otomobil üretiminin bu nedenle bu kadar geciktiğini düşünmekteyiz.

Aynı hatayı elektrikli otomobiller için de yapmaya başladık. Elektrik otomobillerini motor gücüne göre en düşük %3 en yüksek %15 oranında özel tüketim vergisine tabi tutuyorken, en düşük %10 en yüksek %60 oranına yükselttik.

Elektrikli otomobillerin satışı artıp fosil yakıtlı otomobillerin satışı düştükçe elektrikli otomobillere uygulanan bu oranlarda artırılmaya devam ederse otomotiv sanayinde bir kez daha treni kaçırırız.

Ülkemizde bir vergi reformu yapılacaksa işe otomobilin vergilendirilmesinden başlamak gerekiyor.

(1) Özhan Uluatam, yeni Vergiler Vergi Değişiklikleri, SBF Dergisi, Yıl 1970, Cilt: 25 Sayı: 3

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor