Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Vergi

Bülent AK
Bülent AK
1651OKUNMA

İzaha Davet Uygulaması

Maliye Bakanlığı vergi güvenliğini sağlamaya yönelik bir uygulama olarak, kamu idare ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerden vergilendirmeye ilişkin olaylarla ilgili olarak belirli aralıklarla veya devamlı olarak bilgi almaktadır. Bakanlığın kendisine verilen yetki çerçevesinde elde ettiği bu bilgiler, mükelleflerin beyanlarıyla karşılaştırılarak, herhangi bir vergi kaybına yol açılıp açılmadığı açısından çapraz kontrole tabi tutulmaktadır.

Bu çerçevede alınan bilgilerin bir kısmının mükellef beyanlarına uygun olduğu saptanırken, azımsanamayacak sayıda mükellefin beyanıyla da uyumsuzluk içerdiği görülmektedir. Ancak, ortada bir uyumsuzluğun olması her zaman için vergi kaybının bulunduğu anlamına gelmemektedir. Bazen mükellef tarafından yapılan açıklamalar söz konusu uyumsuzluğu gidermekte ve olayda bir vergi kaybının bulunmadığını ortaya çıkabilmektedir.

Örneğin, herhangi bir ilimizde eğlence sektöründe yer alan işletmelerin kredi kartıyla yaptıkları aylık satış tutarları için Bankalararası Kart Merkezi’nden (BKM) bilgi alındığını varsayalım. BKM’den alınan kredi kartıyla yapılan satış tutarlarının, ilgili işletmelerin KDV beyannamelerindeki kredi kartı satış tutarları ile karşılaştırıldığında, muhtemelen bazı beyannamelerde uyumsuzluk bulunduğu görülecektir. Bu çerçevede bir kısım mükellefin KDV beyanında yer alan kredi kartıyla satış tutarlarının, BKM’dan elde edilen satış tutarlarının altında yer alacaktır.

Bu durumda, bu işletmelerin kredi kartıyla yaptığı satışların bir kısmına belge düzenlememiş ve beyan dışında bırakmış olabileceğinin düşünülmesi son derece doğaldır. Ancak, işletmeye yeni alınan bir personelin yapılan satışlar sırasında kredi kartıyla satış yapıldığı halde yanlışlık veya bilgisizlik nedeniyle yazarkasanın nakit satış tuşuna basıyor olması yahut şirket muhasebecisinin farkında olmadan kredi kartıyla yapılan satışların tamamını nakit satışların içinde beyan ediyor olması da ihtimal dahilindedir. 

Vergi İdaresi son derece sınırlı konularda mükelleflerin vergiye gönüllü olarak uyumunu sağlamak üzere yukarıda belirtilen türden çok çeşitli programlar yürütebilir. Söz konusu programların yürütülmesi sırasında bazen ilgili kurum ve kuruluşlardan alınan verilerle mükelleflerin beyanları arasındaki uyumsuzluk sayısının yüzlerce hatta binlerce olması durumunda, bu kadar fazla sayıda mükellefin basit, sınırlı ve üstelik izah konusu edilebilecek bir konu için vergi incelemesine alınması hem idarenin iş yükünü artıracak hem de mükellefler açısından gereksiz yere zaman ve enerji kaybına neden olacaktır.

İşte bu yönde yaşanacak sıkıntıları gidermek üzere, Vergi Usul Yasası’nın 370. maddesinde yapılan düzenlemeyle “İzaha Davet” adı altında yepyeni bir uygulama artık vergi dünyamıza girmiş bulunuyor. Vergi idaresi tarafından vergilendirmeye ilişkin olarak çeşitli kurum ve kuruluşlardan elde edilen veriler ile mükelleflerin beyanlarının örtüşmemesi durumunda artık bir vergi incelemesi yapılmaksızın, mükellefler söz konusu uyumsuzluğu açıklamak üzere izaha davet edilecek, verilen 15 günlük süre içerisinde olayın makul bir şekilde izah edilmesi halinde mükellefler hakkında herhangi bir işlem yapılmayacak, ancak beyanda bir eksikliğin bulunması durumunda yasa hükmünde yer alan şartlar çerçevesinde mükelleflere hatasını telafi ederek beyanını düzeltme şansı verilecektir.

İzaha davet uygulamasına ilişkin sürecin yürütülmesinde tüm insiyatif neredeyse vergi idaresinin elindedir. Vergi incelemesine alınan veya takdir komisyonuna sevk edilen bir mükellefin beni izaha davet edin şeklinde bir talepte bulunması ve bu talebin kabulü mümkün değildir. Diğer bir ifadeyle, mükelleflerin hangi durumlarda izaha davet edilecekleri ve bu uygulamadan yararlanacakları vergi idaresinin bu yöndeki girişimlerine bağlı olacaktır.

Maliye Bakanlığı ön tespitin niteliğini, izaha davetin şeklini ve kapsamını, daveti yapacak ve yapılan izahı değerlendirecek makamı, davet yapılacakları, yapılan izahta kullanılacak bilgi ve belgeler ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye dair yetkili kılınmıştır.
Vergi idaresi açısından izaha davet uygulamasının avantajı; vergi incelemesinin ağır işleyen prosedürüne girmeksizin, vergilendirmeye ilişkin olaylar hakkında dışsal kaynaklardan alınan veriler çerçevesinde çok fazla sayıda mükellefin beyanını çapraz kontrole tabi tutarak, bu verilerle örtüşmeyen beyanları ayıklamak ve bunlardan vergi kaybına yol açanları herhangi bir uyuşmazlığa gitmeksizin beyan sahibine düzelttirmek ve vergi alacaklarının tahsilatını bir an önce sağlamaktır.

Uygulama çerçevesinde vergi kaybına yol açtığı ortaya çıkan beyanlara ilişkin olarak, mükellefin izahta bulunduğu tarihten itibaren 15 gün içerisinde; hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin verilmesi, eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının tamamlanması veya düzeltilmesi ve ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin, ödemenin geciktiği her ay ve kesri için, 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen nispette uygulanacak gecikme zammı oranında bir zamla aynı sürede ödenmesi şartıyla vergi ziyaı cezası, ziyaa uğratılan vergi üzerinden %20 oranında kesilecektir.

Diğer taraftan, idare tarafından harici kaynaklardan yapılan vergi kaybı şüphesi doğuran ön tespitlerden önce aynı konuya ilişkin olarak mükellef hakkında bir ihbarda bulunulmuş olması durumunda ilgili mükellef izaha davet edilmeyecektir. Ayrıca, kendisine izaha davet yazısı tebliğ edilen mükellefler, davet konusu tespitle sınırlı olarak, Vergi Usul Yasası’nın 371. maddesinde yer alan pişmanlık hükümlerinden de yararlanamayacaktır.

Mükellef açısından izaha davet uygulamasının avantajı; vergi incelemesinin ağır aksak yürüyen, insanın vaktini ve enerjisini alan bir süreç yaşamaksızın, vergi kaybına neden olan bir eksikliğin bizzat mükellefin kendisi tarafından bir an önce giderilmesine olanak sağlamasıdır.

Vergi idaresi tarafından tarhiyat yapılarak mükellef uzlaşma isteminde bulunsa mali açıdan daha mı avantajlı olur şeklinde akla sorular gelebilir. Konuyu bu çerçevede değerlendirecek olursak, idarenin tarhiyat yapması ile mükellefin beyanını kendisinin düzeltmesi halinde, tarh edilecek vergi aslı tutarı açısından arada herhangi bir farklılık olmayacaktır. Tarhiyatın idare tarafından yapılması halinde, inceleme prosedürünün ağır işlemesi dolayısıyla hesaplanan gecikme faizi tutarının muhtemelen mükellefin beyanını kendisi düzeltmesi halinde hesaplanacak gecikme zammı tutarından biraz daha fazla olabileceği söylenebilir.

Aslında, tüm olay yapılacak uzlaşma görüşmesinde kesilen vergi ziyaı cezasından hangi oranda indirim yapılacağı sorusunda düğümlenmektedir. Uzlaşmalarda kesilen cezanın % 80’inden fazlası indirim konusu yapılırsa bu uygulamadan yararlanmanın bir anlamı kalmayabilir. Bu nedenle, çok istisnai durumlar haricinde, uzlaşmalarda da yapılan bu düzenlemeye işlerlik kazandıracak şekilde cezaların fiks olarak % 20’sinin alınması yönünde bir uygulamaya gidilmesi beklenebilir.

Türk Vergi Sisteminin kanayan yaralarından birisi de hiç şüphesiz Sahte veya Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge (SMİYB) kullanma alışkınlığının çok yaygın olmasıdır. Uzun yıllardır mücadele edilmesine rağmen soruna köklü bir çözüm getirme olanağı bulunamamıştır. Yapılan vergi incelemeleri sonucunda SMİYB düzenleyicisi olduğu saptanan mükelleflerin, sahte belge temin ettiği kullanıcı mükellefler nezdinde vergi incelemesi yapılması için bir Vergi Tekniği İnceleme Raporu (VTİR) düzenlenmektedir.

Ancak, bu raporlarda yer alan kullanıcıların sayısı yüzleri bazen binleri bulmaktadır. VTİR raporlarına dayanılarak sahte belge kullanıcıları hakkında yazılan vergi inceleme raporları çoğu zaman özensiz, aradaki bağlantıları ortaya koymaktan ve gerçek durumu saptamaya yönelik tespitleri içermekten uzak kalmaktadır. Bu nedenle söz konusu raporlar sıklıkla dava konusu edilmektedir. Diğer taraftan, çok cüzi tutarlar için kullanıcılar ile ilgili olarak vergi incelemesinin yapılması, raporların yazımı, dava sürecinin takibi ister istemez hem vergi idaresinin hem de yargı organlarının iş yükünü artırmaktadır.

Yapılan düzenleme uyarınca, SMİYB kullanma fiilinin işlenmiş olabileceğine dair yapılan ön tespitlerde, kullanılan sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge tutarının; her bir belge itibarıyla 50 bin Türk lirasını geçmemesi ve mükellefin ilgili yıldaki toplam mal ve hizmet alışlarının %5’ini aşmaması kaydıyla mükellefler izaha davet edilebilecektir. 50 bin liralık tutar, her yıl yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanacaktır.

Yukarıda belirtilen bu durum dışında, mükellefler hakkında yapılan ön tespitlerin Vergi Usul Yasası’nın 359. maddesinde yer alan diğer fiillerle verginin ziyaa uğratılmış olabileceğine ilişkin olması durumunda, bu mükellefler izaha davet edilmeyecektir.

Maliye Bakanlığının kendisine tanınan yetkiyi kullanarak; yapılan vergi incelemeleri sonucunda SMİYB düzenleyicisi olduğu saptanan mükelleflerin, sahte belge temin ettiği kullanıcı mükellefler nezdinde vergi incelemesi yapılması için bir Vergi Tekniği İnceleme Raporu (VTİR) düzenlenmek ve vergi incelemesi yapmak yerine, söz konusu belgeleri kullanan mükellefleri izaha davet etmesi durumunda, hem vergi idaresini hem de yargı mercilerini çok büyük bir iş yükünden kurtarmış olacaktır.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor